Betül aslında çok küçük yaşlardan beri hep inancıyla sınanmıştı. Zaman zaman çevresinden etkilenir ortaokul dönemlerinde ateistliğide yaşamıştı ama rüyasında gökyüzünde büyük bir cami görüyordu bi anda caminin minaresi  yeryüzüne doğru onu işaret eder gibi eğilince
- Bakın bakın cami beni gösteriyor!  ama çevresinde kimse yok ki yalnız sıkıntılı bir şekilde uyanıyordu..

Aslında işin sırrı üç vardiya çalışan anne duasıydı.. gece ve kumar hayatı ağır basan dönem dönem karısının elindeki parayı da alıp nerede harcadığı belli olmayan sorumsuz bir baba..
Hiç çocukluk yaşayamayan Betül annesininde dert ortağıydı.. annesini sürekli teselli etmekten aslında o kadar bıkmıştı ki çaresiz sabrediyordu ileride kendisinde nerde ne zaman patlak vereceğini de bilmiyordu..

Annesi onun imam hatipin orta okul kısmına yazdırmak istediyse de kocası bir türlü fırsat vermedi annesi gizlice en yakın ortaokula yazdırdı çocuklarının okumasını ve kendisi gibi sıkıntı çekmelerini istemiyordu ama kaderi belirleyen O yüce makam acaba çocukları için nasıl bir yol hazırlamıştı bilmiyordu. Çalışırken sürekli dua ederdi tespih çeker gibi "Allah'ım çocuklarımı koru onları sana emanet ettim.." çok güzel bir kadındı namusuna söz gelmesin diye kötü paspal giyinir ama güzel çul giyse yine güzeldir ya sürekli namusunu korumak için kavgalar yapar adı "Deli Hacer"e çıkmıştı.. işte istediği buydu deli adı altında istediği gerçekleri bir tokat gibi söyler ama asla namusuna bir laf getirmezdi..

İşte böyle bir annenin dört çocuğunun en büyükleriydi ve acıları annesiyle beraber yüklenmiş uzun bir yolculuğa çıkmışlardı.. İki erkek ve bir kız kardeşi daha vardı.. Erkek kardeşi yedi yaşında ayakkabı boyayarak annesinin geçim derdini paylaşıyor Betül ev işlerini yapıyor becerebildiğince ve kardeşlerine bakıyordu yine ağır yük annenin sırtındaydı.. yıllar bi su gibi akıp gidiyordu..


Bir sene önce bir ticeret lisesi açılmıştı Kazlıçeşme'ye ve henüz öğrencisi olmadığı için imtihansız kayıt alıyordu. Oraya kayıt yaptırdı çok başarılı bir öğrenci olamıyordu çünkü çok sıkıntılı bir hayatı vardı..

Aşk hayatı ise ortaokul son sınıfı bitirdiği yaz tatilinde bir ay gibi kısa süren ama hayatı boyunca içinde çok güzel bir yer tutan ve bir o kadarda sarsan kapalı bir hazineydi.
İsviçre'de yaşayan bir komşuları vardı kalabalık bir aileydi ama gönül ferman dinlemiyor Betül ve Serkan birbirlerinden hoşlanıyorlardı..

Geldiklerinde İsviçre de kullanıpta ama eskitemedikleri giysileri de yanlarında getirirler Betül'ün ailesine yardım ederlerdi.. Bir düşünün zengin oğlan fakir kız.. Aşk ferman dinlemiyor gençler bakışırken arada bir komşu oldukları için günaydın ve merhabalardan sonra kızaran yüzler çok güzel hatıralardı.. hani derler ya "aşkın besmelesidir Günaydın" işte öyle❤

Serkan İsviçre'ye gider ve arkasından bir mektup gelir Betül'e daktilo ile yazılmış belliki yazan başkası.. şöyle diyordu..
"Ben arkadaşın Semra'yı seviyorum ama bi türlü açılamadım onunla görüşmek istiyorum.." neden o zaman bu mektup bana yazıldı Semra'ya yazsınlar diye düşündü demek ki beni ne kadar sevdi ki ailesi bu çarelere başvurdu..

 Betül'ün dünyası başına yıkılmadı çok güçlüydü ama çok üzüldü.. Çünkü Semra en yakın arkadaşıydı. Ne olduysa Serkan Türkiye'ye birkaç ay sonra geldi Semra ile görüşmeye baladılar gezmeler tozmalar bu yıktı Betül'ü..
Biliyordu aile baskısı ile böyle yaptığını (Serkan'ın halasından öğreniyordu Betül'ün evlerine sürekli girip çıktığı için aşkından haberler alıyordu)ama Serkan'ı artık ebediyen unutmaya karar verdi.. En yakın arkadaşı tüm sırlarını onunla paylaştığı halde nasıl yapardı inanamıyordu..

Bir ay bile sürmedi ayrıldılar anlaşılan Betül'ü Serkan'dan soğutma planlarıydı yapılanlar. Betül bir karara vardı artık tüm erkeklere gönlünü kapadı zaten model bir evlilik çevresinde göremiyordu.. artık aşk defteri açılmamak üzere kapattı..
Semra'da aynı liseye kayıt yaptırdı artık birbirlerine rakip olduklarını aklına bile getirmeyen Betül'ün sınavları bitmemişti..

Betül, zayıf, orta boylu, ela gözleri ve açık kestane rengi düz beline kadar uzanan saçlarıyla dikkat çeken bir genç kızdı geçtiği yolda mutlaka geri dönüp bakan laf atan erkeklerin farkındaydı ama içinde tam bir feminist gizliydi.. hayat insanı katılaştırıyor ve asla iç dünyasını zayıflıklarını başkasına belli etmiyordu öyle bir hal alacaktı ki..
Betül'ün hayat ilkeleri

"Asla ağlama, kimseyle samimi olma ve kimseye muhtaç olma" olacaktı.. İşte bu nedenle Allah yoluna dönüşü çok zor oldu.. hayatı taşımak o kadar zordu ki...




Devamı var
Yazan Özlem Karadeniz

Hidayete Giden Yol 1
Hidayete Giden Yol 2