FATİHA SURESİ

Kaynaklarda nüzul sebebiyle ilgili özel bir olay yoktur. Mushafın baş tarafına konmak üzere vahyedilmiştir; Kur'an'ın hem bir mukaddi­mesi hem de özeti gibidir. Ayrıca her müminin kıldığı namazın bütün rek'atlarında Rabbi ile konuşurcasına okuması ve bu sayede O'na yaklaşması murat edilmiş­tir.

Bu sûrenin nüzûlu hakkında âlimlerin görüşleri:

1- İbn Abbas, Katâde, Ebu'l-Aliye er-Riyahi (Rufey) başta olmak üzere alimlerin çoğuna göre Kur'an'dan ilk nazil olan sûrelerden biri olarak Mekke'de nazil olmuştur.

a- Ebû Osman Said b. Muhammed b. Ahmed ez-Zahid, dedesinden, o Ebû Amr el-Hıyerî'den, o İbrahim b. el-Haris ve Ali b. Sehl b. el-Muğire'den, onlar da Yahya b. Ebî Bükeyr'den, o İsrail'den, o Ebû İshak'tan, o da Ebû Meysere'den bize haber verdi:

"Rasulullah (s.a.v.) ortaya çıktığında kendisine 'Ya Muhammed" diye nida eden bir münadiyi işitti. Sesi işitince korka korka yürüdü. Varaka b. Nevfel de kendisine dedi ki:

"Nida eden sesi işittiğinde sana ne dediğini işitinceye kadar sağlamca dur." Yine Rasulullah (s.a.v.) görünce "Ya Muhammed" diye aynı sesi duydu ve:

"Emrine hazırım" buyurdu. Seslenen dedi ki:

"Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahidlik ederim de." Sonra aynı ses O'na Fatiha Sûresi'ni sonuna kadar okudu."[1]

b- Ebû İshak Ahmed b. Muhammed el-Müfessir, Hasan b. Cafer el-Müfessir'den, o Ebu'l-Hasan b. Muhammed b. Mahmud el-Mervezî'den, o Abdullah b. Mahmud es-Sadi'den, o Ebû Yahya el-Kasrî'den, o Mervan b. Muaviye'den, o A'la b. el-Müseyyib'den, o Fudayl b. Amr'dan, o da Ali b. Ebî Talib'den Ali'nin şöyle dediğini bize haber verdi:

"Fatiha-i Kitab, Arş'ın altındaki bir hazineden Mekke'de nazil oldu."[2]

Bu rivayete bakarak usulcüler, Mücahid'in "Fatiha Sûresi Medine'de nazil olmuştur." sözünü hatalı görürler.

c- Ebû İshak Ahmed b. Muhammed el-Müfessir, Hasan b. Cafer el-Müfessir'den, o Ebu'l-Hasan b. Muhammed b. Mahmud el-Mervezî'den, o Abdullah b. Mahmud es-Sadi'den, o Amr b. Salih'ten, o babasından, o Kelbî'den, o Ebû Salih'ten, o da İbn Abbas'tan şöyle dediğini bize haber verdi:

"Peygamber (s.a.v.) Mekke'de nübüvveti tebliğ edince "Bismillahi’r-Rahmani’r-Rahim, el-hamdu lillahi Rabbi’l-âlemin" dedi. Bunun üzerine Kureyşliler:

"Allah, ağzını kapatsın, kırsın" veya bunun gibi birşey söyledi.[3]

d- Sa'lebî, senedi ile, Amr b. Şurahbil’in şöyle dediğini rivayet etmiştir.

"Kur'ân’dan ilk nazil olan Fatiha Sûresı'dir."

e- Amr ibn Şurahbîl şöyle anlatıyor:

"Kur'ân'dan ilk nazil olan "el-Hamdu lillâhi Rabbi'l-âlemîn"dir. Şöyle ki:

(Vahyin başlangıcında) Hz. Peygam­ber (s.a.v.), Hz. Hatîce (r.a.)’ye gizlice şöyle dedi:

"Bana bir şeyin karışmasından (yani aklıma bir halel gelmesinden) endişeleniyorum." Bunun üzerine, Hz. Hatice:

"O da ne ki? Nereden böyle bir korkuya kapıldın?" diye sorunca Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle dedi:

"Yalnız kaldığımda, "oku" diye bir ses duyuyorum." Sonra Hz. Peygamber Varaka b. Nevfel'e gitti ve bu du­rumu ona sordu. O, Peygamber (s.a.v.)'e şöyle dedi:

"Sana bu seslenme tekrar vukubulacak olursa olduğun yerde kal, kaçıp orayı terketme, iyice dinle." Hz. Peygamber de öyle yaptı. Böylece Cebrail (a.s.), Hz. Rasûl'e geldi ve O’na

"Bismillahirrahmanirrahim, el-hamdulillahi Rabbi’l-‘alemîn" de" dedi.

Bu haberin isnadı Ebu Sâlih'den, o da İbn Abbâs'tan şeklinde îbn Abbâs'a çıkarıl­maktadır.[4]

Bu haber Fâtiha'nın Hz. Peygamber (s.a.v.)'e ilk nazil olan vahyin Fatiha ol­duğu anlamına gelmese bile herhalde Efendimiz (s.a.v.)'e ilk nazil olanlar içinde Fatiha'nın da bulunduğuna delâlet etmektedir.

f- Beyhaki, "Delailü'n-Nübüvve" adlı eserinde Ebu Meysere Amr b. Şerahbil'den şunu nakletmektedir:

"Rasulullah (s.a.v.) Hz. Hadice'ye şöyle dedi:

"Yalnız kaldığımda bir ses işittim. Allah'a yemin ederim bunun hoşa gitme­yen bir iş olacağından korktum." Hz. Hadice şöyle dedi:

"Bundan Allah'a sı­ğınırım. Allah, sana böyle birşey yapılmasına izin vermez. Allah'a yemin ede­rim sen şüphesiz emaneti yerine getirirsin, akrabalık bağına riâyet edersin ve doğru söz söyleyen bir kimsesin."

Rasulullah (s.a.v.)'ın bulunmadığı bir sırada Ebu Bekir (r.a.) eve gelir ve Hz. Hadice, Hz. Peygamber'in kendisine neler söylediğini ona anlatır ve devam­la şöyle der:

"Ey Atik, Muhammed ile Varaka b. Nevfel'in yanına git." Rasulul­lah (s.a.v.) yanlarına girdiğinde Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber'in elinden tu­tar ve şöyle der:

"Seninle birlikte Varaka'ya gidelim." Hz. Peygamber ona:

"Sa­na durumu kim haber verdi?" diye sorunca Hz. Ebu Bekir:

"Hadice" dedi. İki­si birlikte Varaka'nın yanına gittiler ve durumu ona anlattılar. Bu arada Hz. Peygamber şöyle dedi:

"Yalnız kaldığım sırada arkamdan ‘ya Muhammed, ya Muhammed!’ diye birisinin seslendiğini işitiyorum, ben de kaçmaya koyulu­yorum." Varaka:

"Hayır, böyle yapma", dedi. "Bu sesi işittiğin takdirde, sana ne söyleyeceğini işitmek üzere yerinde dur, sonra yanıma gel bana durumu bil­dir." Hz. Peygamber yalnız kaldığı sırada ona:

"Ya Muhammed!", diye seslenil­di. Bil ki: "Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla, hamd alemlerin rabbi Al­lah'a mahsustur..." buyruğunu "sapanlarınkine değil" buyruğuna kadar ya­ni sûrenin sonuna kadar inzal buyurdu. "La ilahe illellah" de. Daha sonra Hz. Peygamber Varaka'ya gitti ve bu durumu ona anlatınca Varaka ona şöyle de­di:

"Sana müjdeler olsun, sana müjdeler olsun. Ben tanıklık ederim ki Meryem oğlu İsa'nın geleceğini müjdelediği kişi sensin. Musa'ya gelen Namus (vahy)'ın benzeri sana da gelmiştir. Sen Rasûl bir peygambersin. Bundan son­ra sana cihad emri verilecektir. Bu emir sana geldiği takdirde ben hayatta olur­sam şüphesiz seninle birlikte senin yanında cihad ederim." Varaka vefat et­tiğinde Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Andolsun o keşişi, cennette üzerin­de ipek elbiseler bulunduğu halde gördüm. Çünkü, o bana iman etti ve be­ni tasdik etti." Hz. Peygamber bu sözleriyle Varaka'yı kastediyor.

el-Beyhaki (Allah ondan razı olsun) der ki: "Bu (hadisin senedi) munkatı'dır. Eğer ger­çekten mahfuz bir rivayet ise bunun Hz. Peygamber'e: "Yaratan Rabbinin adıyla oku"[5] buyruğu ile "Ey örtülerine sarılıp bürünmüş olan"[6] buyruğunun nüzulünden sonra meydana gelmiş bir ola­ya dair bir haber olma ihtimali vardır." [7]

g- Kurtubi diyor ki: "Fatiha suresinin Mekke’de indiği görüşü daha sahihtir. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Andolsun ki biz sana tekrarlanan yediyi ve şu büyük Kur'ân'ı verdik."[8] (Bu âyetin yer aldığı) Hicr sûresinin Mekke'de indiği ise icma ile kabul edilmiştir. Yine namazın Mekke'de farz kılındığı hususunda bir görüş ayrılığı yoktur. İslâm tarihi boyunca "elhamdülillahi rabbi'l âlemin (di­ye başlayan Fatiha sûresi)" okunmaksızın bir namaz kılındığına dair bir ha­ber nakledilmemektedir. Buna da Hz. Peygamber'in: "Fâtihatü'l-Kitab okun­madıkça hiçbir namaz olmaz"[9] buyruğu delildir. Bu ifade, hükmü haber ver­mektedir. Yoksa olan bir şeyin haberi değildir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır." [10]

2- Ebû Hureyre, Mücâhid, Atâ b. Yesâr, ez-Zührî başta olmak üzere bazı alimlere göre bu sûre Medîne'de nazil olmuştur.

a- Sa'lebi senedi ile birlikte, Mücâhid'den, şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Fatiha Sûresi, Medîne'de nazil oldu."[11]

b- Hüseyn b. Fadl dedi ki:

"Her alim yanılabilir. Fatiha’nın Medine’de indiği görüşü Mücahid'in bir yanılmasıdır. Zira o bu sözde yalnız kalmıştır. Alimler aksini söylüyorlar. Fatiha'nın Mekke'de nazil olduğuna kesin olarak hüküm veri­lecek delillerden biri de "Andolsun biz sana tekrarlanan yediyi (fatiha’yı) ve yüce Kur’an’ı verdik."[12] âyetidir."[13]

c- Muhammed b. Abdirrahman en-Nahvî, Muhammed b. Ahmed b. Ali el-Hıyerî'den, o Ahmed b. Ali b. el-Müsenna'dan, o Yahya b. Eyyub'dan, o İsmail b. Cafer'den, o el-A'la'dan, o babasından, o da Ebû Hureyre'nin şöyle dediğni bize haber verdi:

"Ubeyy İbn Ka'b, kendisine Ümmü'I-Kur'an'ı okuduğu esnada Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:

"Hayatım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki Allah bunun bir mislini, ne Tevrat'da, ne İncil'de, ne Zebur'da, ne de Kur'an'da indirmiştir. Şüphesiz o bana veri­len Seb'ul-Mesani (namazın her rekatında tekrar tekrar okunan yedi âyet) ve büyük Kur'an'dır."

3- Rivayetler arasını te'lif sadedinde bazı âlimler de, "Sûre bir kere Mekke'de namaz farz kılındığında, bir kere de Medine'de kıble Beytu'l-Makdis'den Ka'be'ye çevrildiğinde olmak üzere iki defa nazil olmuştur." derler.[14]

Buna göre Fatiha Sûresi hem Mekkî, hem de Medenîdir. Bundan dolayı Cenâb-ı Allah, onu "Mesânî" diye isimlendirmiştir. Çünkü, bu sûreyi iki defa indirmiştir. Bu durum da ancak bu sûrenin ne kadar şerefli olduğunu gösterir. [15]

el-Hicr Sûresi ittifakla Mekke'de nazil olmuştur. [16] Bu âyet de bu sûrenin içinde­dir. Dolayısıyla Allah Teala Peygamberine Mekke'de bulunurken Fatiha'yı ih­san edip, sonra da onu Medine'de indirmiştir. Rasulullah (s.a.v.)'ın Fatiha'yı okumaksızın, namaz kılarak Mekke'de on küsur sene yaşadığını söylememiz mümkün değildir. Bu iddia akılların kabul edemeyeceği şeyler cümlesindendir.[17]

4- Yarısı Mekke'de, yarısı da Medine'de indiği de söylenmiştir. Ebu'1-Leys Nasr b. Muhammed b. İbrahim es-Semerkandî bu görüşü kendi tefsirinde nak­letmektedir. [18]

Fâtiha'yı İndiren Melek:

İbn Atiyye der ki: "Bazı ilim adamları, Hz. Cebrail'in el-Hamd (Fatiha) sû­resini indirmediğini sanmışlardır. Buna sebep ise Müslim tarafından kayde­dilen İbn Abbas'tan şöyle dediğine dair rivayettir:

"Hz. Cebrail Peygamber (s.a.v.)'ın yanında oturuyor iken üst taraftan bir ses işitti. Başını kaldırdı ve şöy­le dedi:

"Bu, şu ana kadar açılmamış ve bugün açılan semadaki bir kapıdır." O kapıdan bir melek indi, bunun hakkında da şöyle dedi:

"Bu, şu güne ka­dar nazil olmamış ve ilk olarak bugün yeryüzüne nazil olan bir melektir." Bu melek selam verip şöyle dedi:

"Senden önce hiçbir peygambere verilmemiş ve sana verilen iki nurun müjdesini sana getiriyorum. Bunlar, Fâtihatü'1-Kitab ile Bakara sûresinin son âyetleridir. Bu sûrelerden okuduğun her bir har­fin mutlaka karşılığı sana verilecektir."[19]

İbn Atiyye der ki: "Ancak bu durum sözü geçen ilim adamının zannettiği gibi değildir. Bu hadis-i şerif, Hz. Cebrail'in Peygamber (s.a.v.)'e sözü geçen me­lekten daha önce gelmiş olduğunu, o meleğin gelişini ve onunla birlikte na­zil olacak olanı haber vermek üzere geldiğini göstermektedir. Buna göre Hz. Cebrail, bu sûrenin indirilişinde ortak hareket etmiş olur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır."

Kurtubi der ki: "Hadisin zahiri Hz. Cebrail'in Peygamber (s.a.v.)'e bu konuda herhangi bir bilgi vermediğini göstermektedir. Bizler bu âyetin nüzulünün Mekke'de olduğunu önceden açıklamış bulunuyoruz. Hz. Cebrail, yüce Al­lah'ın şu buyruğu sebebiyle bu sûreyi indirmiş bulunmaktadır: "Onu emin olan ruh indirmiştir."[20] İşte bu buyruk, Hz. Cebrail'in bu sûre­yi indirdiğini göstermektedir. Çünkü bu âyet-i kerime, bütün Kur'ân-ı Kerim'in Hz. Cebrail tarafından indirilmiş olmasını gerektirir. Böylelikle Hz. Cebrail bu sûrenin okunuşunu Mekke'de indirmiş olup. Medine'de de bunun sevabı­nı belirtmek üzere sözü geçen melek tarafından indirilmiş olur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır."

Bu sûrenin Mekkî ve Medenî olduğu Hz. Cebrail tarafından iki defa indi­rildiği de söylenmiştir. Bunu es-Sa'lebi nakletmiştir. Ancak bizim sözünü et­tiğimiz şekil daha uygundur. Çünkü Kur'ân-ı Kerim ile Sünnet-i seniyyedeki haberlerin arası böylece telif edilmektedir. Hamdimiz Allah'adır, minnet duygularımız O'nadır." [21]

kaynaklar

[1] Mürsel hadistir. İmam Vahidi, Esbab-ı Nüzul.

[2] Senedinde kopukluk var. Fudayl, Ali'den işitmemiştir. Deylemî; el-Firdevs: 6816, Kenzu'l-Ummal: 2521. Salebi, İmam Vahidi, Esbab-ı Nüzul. Sa'lebî âlimlerin çoğunun bu görüşte olduğunu söylemiştir.

[3] Bu haberi Hasan ve Katade söyledi. İmam Vahidi, Esbab-ı Nüzul.

[4] el-Fahru'r-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, Tahran tarihsiz (Dâru'l-Kutubi'l-İlmiyye), 1/177.

[5] el-Alak: 96/1.

[6] el-Müddessir: 74/1.

[7] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 1/337-338.

[8] el-Hicr: 15/87.

[9] Tirmizî, Salât 69, 115; Nesâî, İftitâh 24; Müsned, 2/428; Dârimî, Salât 36. Ayrıca bk. Dârakutnî, 1/321 v.d.

[10] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 1/337

[11] Kurtubi, Camiu li Ahkâmi’l-Kur’an.

[12] Hicr: 15/87.

[13] Senedi zayıftır. İmam Vahidi, Esbab-ı Nüzul.

[14] Şihâbuddîn es-Seyyid Mahmûd el-Alusî el-Bağdâdî, Ruhu'l-Ma'ânî fî Tefsîri'i'l-Kur'âni'l-Azîm ve's-Seb'i'l-Mesânî, Îhyâu't-Turâsi'l-Arabî, Beyrut tarihsiz, 1/33.

[15] Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 1/252-253.

[16] Nizamuddîn el-Hasen ibn Muhammed en-Neysâbûrî, Ğarâibu'l-Kur'ân ve Rağâibu'l-Furkân (Taberî Tefsiri kenarında), Kahire, Bulak 1323, 1/72.

[17] Timizi; Tefsir: 3125, Hakim; Müstedrek: 2/258, Abdullah b. Ahmed; Zevaidu'l-Müsned: 5/114. İmam Vahidi, Esbab-ı Nüzul.

[18] Ebu Abdullah Muhammed ibn Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi'l-Kur'ân, Beyrut 1408/1988,1/82.

[19] Müslim, Salâtu'l-müsâfirin 248; Nesâî, İftitâh 25.

[20] eş-Şuara: 26/93.

[21] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 1/339-340.